3 Mayıs 2009 Pazar

sen.

adı buydu kitabın,
''sen''.

elime aldım,okumadım bile arkasını.
elime aldım sadece,sadece tuttum elimde,
sadece baktım o üç harfe,
o üç harf,
acı veren o iki ''üç harf''.
nasılda birbirine bağlı,
nasılda birbirinden ayrı.


koydum kitabı yerine,
bırakması zor oldu.
evet zordu.
''sen''i bırakmak zordu.
ama bana ait değildi o kitap,
aynı dilde yazılmamıştık.
anlamıyorduk birbirimizi.
ben ne kadar anlatsam,
o ne kadar anlatsa,
sarfettiğimiz cümleler kadar uzaklaşıyorduk.
harf israfı.
zaman kaybı.
kayıp.


oysa ki elime ilk aldığım anda ki sakinliğim,
sayfaları karıştırırken duyduğum o koku
anlamadığım kelimelere hayranlıkla bakarken esmer yüzümde beliren o gülümseme,
hiç terketmeseydi bu benliği.
hep anlasaydı beni.
sadece sevseydi.
sadece bunu yapabilseydi.
sadece bunu,
sevmeyi başarabilseydi.
çok güzel olmazmıydı sence de?

oysa ki,
hepsi topu topu üç harf,
öyle değil mi?


''sen'',
apayrı bir şehirde,
apayrı bir kitaplıkta.
''sen''
aynı şehirde,
bambaşka ellerde okunurken.

''aşk''
bambaşka bir dünyada,
bambaşka bir rüya.